Literatürde ‘Mindfulness’ (farkındalık) şimdiki ana bilinçli ve
yargısız olarak dikkatini vermek (John Kabat-Zinn) demektir.
Peki bu ne demektir?
Bu, bilincimizin bilincinde olmamızı içeren derin bir farkındalık halidir.
Peki ya bu ne demektir?
Mindfulness aslında bir uyanma halidir. Aklımızdan geçen düşüncelere
daldığımızda birşeye çarpıp kendimize geldiğimiz zamanları bilirsiniz.
Yolda, dalmış yürürken önümüzdeki tabelayı fark etmeyip çarpmamız ve kendimize gelmemiz gibi. Toplantıda düşüncelere dalmışken düşen
kalemimizin sesinin bizi kendimize getirdiği o an gibi. Araba kullanırken
zihnimizin geçmişte yaşananlar ya da gelecek planlarıyla meşgul olduğu, kaç saattir yol aldığımızı, hatta hangi yollardan geçtiğimizi fark etmeyip yolu kaçırdığımızda ‘uyandığımız’ an gibi…
Mindful olmak bir eylem değil zihin bir durumudur.
Dış etkenlerin bizi kendimize getirdiği o anlara, bilinçli olarak
dönüşümüze Minful olmak, bu zihin durumunun genel haline
Mindfulness diyoruz.
Mindful olmak o anda yaşanılanın tamamen farkında olmayı içerir. Araba kullanırken direksiyonu saran avuçlarınızın, çalan müziğin, geçtiğiniz sokakların farkında olmaktır. O anki hissin, zihninizden geçen
düşüncelerin geçmişe mi yoksa geleceğe mi ait olduğunun, karnınızdan
gelen gurultunun bilinçli olarak farkında olmak demektir.
Aslında mindful olmak, varoluş biçimi olarak insanın bir özelliğidir.
Günümüz yaşantı hızı bizide beraberinde sürükleyip bu beceriyi
kullanmamızı azaltmaktadır. Mindfulness yaklaşımı bu becerilerin geri
kazanılması için çalışmalarımızı içerir.
Düşünülenin aksine mindful olma hali zihninizin boş ve
pasif hali değil, o anki yaşananlara açık, kabullenici,
yargısız olarak ve merakla odaklanan aktif halidir.