Ne kadar mindful o kadar iyi ilişki 🙂

Göbek bağıyla dünyaya geliriz…

Bu insanoğlunun bağlanma ihtiyacının başlangıcıdır aslında.

İnsanoğlu sosyal bir varlıktır, bu doğrultuda iyi ve sağlıklı ilişkiler kurmayı ister. Sevilmeyi ve sevmeyi tabii…

Zaman zaman ilişkilerimizde sorunlar yaşarız. Çok sevdiğimiz ya da hoşlanmadığımız kişilerle çatışmalar, kırgınlıklar yaşarız. Bu bizi de yaralar farkında mıyız?

Uzmanlar iyi ilişkiler kurmak için üç temel unsurdan bahseder.

Bunların ilki kendimiz olmaktır. Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek… Fiziksel ve kişilik özelliklerimizi çizdiğimiz çerçevenin içine ezerek büzerek sıkışmaya çalışmak yerine kendini sevmek, olduğumuz gibi kabul etmektir…
Sevgi bir duygu değil bir beceridir. Yani aslında yüreğin derinliklerinden gelen bir yetenek…

Kendini sevmeyen insan başkasını sevebilir mi?

Hayır…

Bir düşünün: o sabah sebebini bilmediğiniz tuhaf huysuz bir duyguyla uyandınız ve suratınızdan düşen bin parça diyelim. Aynada yüzünüze bakmak bile istemiyorsunuz. Dışarı çıkıp insanları selamlamak ister misiniz? Onlara gülümsemek ve nasıl olduklarını sormak? En son isteyeceğiniz şey belkide. Hatta kendinizi toplumdan soyutlayıp, huysuzluğunuzla baş başa kalmayı istersiniz…

Kendini sevmeyen insan başkalarını sevemez.

İyi ilişki kurmanın ikinci unsuru iyiliktir.

Bir başka deyişle; başkaları için iyi dilek ve düşünceler içinde bulunmak… Sıcak kalpli olmak yani… Bütün kalpli olmak.

Sizi kızdıran birinin aslında güzel bir yüreği olduğunu düşünün örneğin. Başlarda zorlansanızda onun için yüreğinizden iyi dilekler geçirmeyi deneyin. Bu sizin kalbinize de iyi gelecektir. Unutmayın, birbaşkasına kızdığınızda kendinizi de strese sokarsınız. Oysa ona karşı yargısız olarak, olduğu gibi kabul etmeyi denediğinizde ruhunuzu onun özelliklerinden ve sizinle ilişkisinden arındıracak ve özgür bırakacaksınızdır.

İyi ilişkiler kurmaya yönelik üçüncü unsur mu? Bu katılım.

Bu bir ilişkiyi tamir etmeyi istemektir. Affetmektir örneğin.

Affetmemek, kırıldığınız kişiye ait, sivri kenarları olan bir taş parçasını kalbinizin orta yerine yerleştirmektir. Her hareket ettiğinizde, yani aslında ona ya da o an’a ilişkin durumları her hatırladığınızda, kalbinizi acıtması ve kanatmasıdır. O taş parçasını kalbinizden çıkarmak affetmektir. Bu bir erdemdir. Bu aslında kendiniz içinde yaptığınız bir eylemdir. Bu, ruhunuzu ona dair anı ve acılardan arındırmak ve aslında ruhunuzu özgürleştirmektir.