Erteleme davranışı göstermeyen bir birey düşünülebilir mi? Çoğu zaman hayır!
Erteleme davranışını düşündüğümüzde aklımıza farklı senaryolar gelebilir. Bir alışveriş merkezi düşünün örneğin, yeni yıl kutlamalarından hemen önce, 31 Aralıkta, bir alışveriş merkezine gittiğinizde, insanların birkaç saat sonra vermeyi planladıkları hediyeleri almak için alışveriş merkezlerini doldurduğunu görürsünüz.
Ya da kendi kültürel geleneğimizi göz önünde bulundurduğumuzda, bayram arifesi süpermarketlerin bayram hazırlıklarını tamamlamaya çalışan insanlarla dolu olduğunu görürsünüz…
Peki öğrenciler… üniversitelerin çalışma salonları yada kütüphanelerde, dönem başında verilen ödevin teslim tarihinden sadece bir kaç gün önce, sıkışmış yoğun bir şekilde çalışan öğrencilerin telaşıyla karşılaşırsınız.
Evet, büyük çoğunluğumuz erteleme davranışı sergilediğimizi kabul ederiz, ancak küçük bir grup ertelemeyi bir alışkanlığa dönüştürdüğünü itiraf edebilirler.
Siz hangi gruptasınız?
Hediye verilmeden geçirilen yılbaşı gecesi… idare edilebilir, ya da bayram kutlamalarında misafirlerinizi istediğiniz gibi ağırlayamamanız sizden çok şey götürmez. Ancak, zamanında ve tam olarak teslim edilmemiş bir dönem ödevi, bir öğrenci için dersten kalma ya da dönemi uzatma anlamına gelebilir. Bu bağlamda erteleme bir öğrenci için oldukça önemlidir.
Erteleme davranışı alanında yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu, ertelemenin özellikle akademik alanda yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir, hatta bazı yazarlar bu oranın %95’lere ulaştığını belirtir. Araştırma bulguları, erteleme davranışının üniversite öğrencileri arasında artmakta olduğunu göstermektedir. Bazı araştırma bulgularıysa erteleme davranışının dersten çekilme ve düşük akademik başarı gibi akademik performans üzerinde olumsuz etkileri olmasına rağmen öğrencilerin akademik görevlerini sıkılıkla daha sonraya bıraktıklarını ya da o görevi yapmayı tamamen bıraktıklarını göstermektedir.
Peki, erteleme nedir?
En basit anlamda, erteleme, öncelikle yapılması gereken bir işin daha sonra yapılmak üzere bırakılması demektir. Erteleme yeni bir olgu değildir. Araştırmacılar, erteleme davranışının MÖ. 800. yıllara dayandığını ileri sürmektedir. Bunca uzun bir geçmişi olan erteleme, bilimsel alanda çalışılmalara son 30-40 yılda katılmış bir kavramdır. Aslında erteleme davranışının amacı kişinin hayatına haz katmak gibi görünse de bu eğilimin davranışa dönüşmesi çoğu zaman stres, organizasyon bozukluğu ve başarısızlık ile sonuçlanır. Bu davranışın altında yatan düşünce ‘bunu yapmak için yarın daha iyi’dir. Ancak yarın geldiğinde durum yeniden tekrarlanır ve kişi kendine ‘Bunu yarın yapacağım’ sözü verir. Bu kısır döngü ertelemenin ‘ertesi gün sendromu’ olarak yeniden adlandırılmasını sağlar.
Bazı araştırmacılara göre erteleme bir alışkanlıktır, bazılarına göre ise bir kişilik özelliği… Neyse ki bazı araştırmacılar ertelemenin faydalı olabildiğini de belirtirler. Buna göre, kişilerin zaman baskısı etkisiyle daha iyi bir iş çıkardıklarını ve bu sebeple ‘son dakika’yı özellikle tercih ettiklerini belirtilir. Ancak biliriz ki erteleme kısa dönemli haz sağlasa da uzun dönemli olarak stres ve huzursuzluk gibi birçok olumsuz duyguyu beraberinde getirebilir. Bu nedenle, erteleme davranışı çoğunlukla olumsuz durumlarla eşleştirilmektedir. Buna göre erteleme davranışı, sağlık sorunlarının yanı sıra, düşük akademik başarı, kaygının değişik oluşumları, akılcı olmayan inançlar ve yöntemler gibi olumsuz davranış ve sonuçlarla ilişkilendirilmektedir.
Peki bunca olumsuzlukları beraberinde getiren bir davranışla nasıl başa çıkarız? Aslında erteleme sizi alt etmeden siz onun üstesinden gelebilirsiniz. Size en uygun olan ‘üstesinden gelme tekniğini’ seçerseniz kontrol altına almanız mümkün.
Nasıl mı?
-
Mükemmeliyetçi düşüncelerinizle mücadele edin örneğin! >> Düşünsenize ‘bir şeyler yapmış olmak hiç yapmamaktan çok daha iyidir’
-
Kendinize teslim tarihi belirleyip bunu görülebilir bir yere not edin.
-
Yapmanız gereken bir ödev, tez ya da benzeri bir şeyse sadece yazın! >> Düzeltmelere ya da neleri dahil edeceğinize takılmayın!
-
Aklınızı karıştıran düşüncelerden kurulun! >> Aklınıza bir şey takıldığında işinize odaklanmaya çalışmayın! Kendinize ‘kafanızı karıştıran konuyu düşünmek için zaman verin.
-
Açık olun ve arkadaşlarınızdan gelen bölünmelere sınır koyun! >> ‘Hayır, şu anda uygun değilim’ demeyi öğrenin!
-
Dikkatinizi dağıtacak olan bildirimleri kapatın! >> Çalışmaya başladığınızda, telefon, facebook, twitter gibi sosyal iletişim ağlarını, yada açık bir kapı bile olsa kapatın!
-
Hedefinizi çevrenizdekilerle paylaşın! >> Diyet yapmaya, sigarayı bırakmaya karar verdiğinizi arkadaşlarınıza da söyleyin.
-
Günün en enerjik olduğunuz zamanını belirleyin ve o zaman çalışın! >> Sabahın 5’i yada gecenin 2’si sizin için uygun saatler olmayabilir.
-
Size en çok enerji veren, sizi en çok güdüleyen etkinlikleri belirleyip bunu yaptığınız işle bütünleştirin! >> Atıştırırken ya da müzik dinlerken çalışmayı sever misiniz?
-
İşi tamamladığınızda kendinizi ödüllendirin! >> Koyduğunuz hedeflere ulaştığınızda kendinize en azından ‘teşekkür edin’
-
Daha önce deneyip başarısız olduğunuz yöntemleri yeniden denemeyin! >> Bölünmeden 1 saat çalışmayı denediniz mi?
-
Küçük ama anlamlı, akıllıca hedefler koyarak başlayın! >> 3 saat aralıksız çalışmak yerine 45 dk iş + 15 dk eğlenceyi deneyin.
-
Yapmanız gereken uzun işleri 30-45 dakikalık küçük parçalara ayırın ve aralarda sevdiğiniz şeyleri yapın!
-
Erteleme günlüğü edinin! >> Yapmanız gereken işler listesi oluşturup, yaptığınız her işin karşısına √ tik atın! Gün sonunda yaptıklarınızın karşılığında kendinizi ödüllendirin!
Unutmayın! Kararlılık kabulle başlar. Siz iyisimi erteleme alışkanlığınızı kabul edin ancak mücadele edebileceğinizi bilin!