Psikodrama Nedir?

Psikodrama nedir?

Kelimeye bakalım isterseniz…

Psiko– başına geldiği kelimelere ruh ya da ruhi durum anlamını veren bir ek-tir.

Dramaise bir durumu beden diliyle, hareket ederek devinimle anlatmaktır…

O halde nedir psikodrama?

Kelime özlerine baktığımızda ortaya çıkan şudur =>psikodrama =>ruhsal bir durumu eylemle anlatmaktır…

Psikodrama bireylerin, bireysel yaşantılarını, sınırları belirlenmiş bir grup ortamında sahnelemelerini içeren bir psikoterapi yöntemidir (Blatner, 2005b).

Aslında, çocukluğunuzda tanışırsınız psikodrama ile… Adının ‘psikodrama’ olduğunu bilmeden… Yaprakları tabak yapar, sokaktan topladığını taşları tencerenize koyar, karıştırırsınız… Öğretilerinizde varsa, bir tutam da sevgi katarsınız içine… bu sizin akşam yemeğinizdir. Mahallenin çocukları misafirleriniz, kucağınızdaki yastık bebeğinizdir… salonunuz, mutfağınız, sokağın köşe başında oluşturduğunuz sahnelerinizdir

 

Yani aslında, adının ‘psikodrama’ olduğunu bilmeden çocukluğunuzda tanışırsınız sahnelerle… Taşları yanyana dizer evinizin (sahne) kapısını oluşturursunuz. Köşeye bir kanepe, üstüne bir örtü bile serersiniz. Yada belki sokağı ikiye böler sizin futbol sahanızın kalesini oluşturursunuz.

 

Çocukken öğrenirsiniz ‘eylem’e geçmeyi…

Gün gelir, devran döner, yıllar yılları takip eder…

Eylem farkedilmeden devam etsede düşünceler ön plana çıkar. İnançlar… Oynamayı unutursunuz hayat koşturmacasında.

Oysa,

Kelimeler kifayetsizdir…

20. yüzyılın başlarında J. L. Moreno tanımlar ‘eylem’in etkinliğini. Eylem’i özlerine ayırdığında eylemi kapsayan yaratıcılığı ve spontanlığı keşfeder. Ve adına ‘psikodrama’ der. BEN’liğin toplum içinde sağaltımını, iyileşmesini sağlamak için kullanır psikodramayı ve gruplar oluşturur. Böylelikle form değişir ve psikodramanın grup psikoterapilerinde kullanılan en etkin yöntemlerden biri olduğu ortaya çıkar.

Çocukluğunuzu hatırlatır psikodrama. Yine ‘evcilik’ oynarsınız, yine objelerden tabak yapar yemek pişirirsiniz. Anne ya da babanınızın yerine gruptan rol’ler seçersiniz. Çocukluğunuza geri dönersiniz psikodramayla. Kendinizi, kendinizden uzaklaşıp izlemeyebilmek için gruptan birine ’lersiniz.

Çocukken evcilik oyunlarınızda ‘işte sen mesela Bilge’nin annesiymişsin’ demek yerine ‘ben Bilge’nin annesiyim’ diyerek seçtiğiniz kişiyi annelik rolüne ler (büründürürsünüz).

Bazen bir oyunda ’inizin sizi, sizden daha iyi anlattığına şahit olursunuz…

Yada annelik rolünüzün çocuğunuza aslında nasıl yansıdığını, kurduğunuz bir sahnede anlarsınız… Tıpkı yıllar önce Moreno’nun psikodrama’yı annesi ya da bakıcısıyla parka gelen çocuklarının oyunlarını izlerken yarattığı gibi…

 Kelimeler kifayetsizdir…

Oysa psikodrama, Mevlana’dan kuşakaşan aktarımlarla günümüze kadar gelen ‘ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol’ söyleminin ötesine geçer. Sahnede olduğunun ötesine geçen, sizi göründüğünüzün aksine taşıyabilen özgürlüğe sahipsinizdir…

Kelimeler kifayetsizdir…

Rüyalar görürsünüz… rüyayı anlatmak kelimelerle sınırlar sizi, eksiltir, oysa o rüyayı oynadığınızda gördüğünüzün ötesine geçersiniz… Artı gerçeklikle (gerçekliğin ötesiyle-kurduğunuz hayalle, değiştirmek ya da olmasını istediğiniz bir durumla) bütünleşirsiniz….Tıpkı Moreno’nun Freud’a seslenişi gibi…

Sizin bıraktığınız yerde ben oluyorum. Siz insanlarla ofisinizin o yapay ortamlarında buluşuyorsunuz. Bense onlarla sokaklarda, evlerinde kendi doğal ortamlarında karşılaşıyorum. Siz onların rüyalarını analiz ediyorsunuz. Ben onlara tekrar rüya görme cesareti veriyorum…