Aşk: Farklı Renkler, Farklı Duygular

Aşk, uzun yıllardır felsefe, edebiyat ve sanatın vazgeçilmez konularından biri olmuş, aynı zamanda bilim adamlarının en çok tartıştıkları konular arasında yer almıştır. Aşık olmanın insanda yarattığı sosyal ve psikolojik izlerin anlaşılma ihtiyacı sonucu da psikoloji alanında oldukça ilgi gören bir kavram olmuştur aşk.

Aşk, her ne kadar insanoğlunun temel yaşantılarından birisi olsa da, aşkın nasıl meydana geldiği, kimler tarafından nasıl yaşandığı, ne gibi sonuçlar doğruduğu gibi konuları anlamak çok kolay olmamıştır. Aşkın genel geçer ortak bir tanımına rastlamak pek mümkün değil. Öte yandan bunu kolaylaştırmak adına uzmanlar ve kuramcıların, aşk türlerini ayrıştırmaya çalıştığını görüyoruz. Aşkın tek tip değil, farklı tipleri olması aslında kişisel farklılıkların öneminden ve aşkın farklı kişiler için farklı anlamlar ifade ediyor olmasından kaynaklanıyor.

Aşk Çeşitleri

Aşkla ilgili önemli çalışmalar yapmış olan John Lee, aşka ilişkin yaklaşımın siyah-beyaz bir resim görmeye benzemediğini; bu nedenle, aşkın renkli bir resminin oluşturulması gerektiğini öne sürerek, aşkı açıklamak için çok renklilik kavramını kullanmıştır. Yani bir bakıma aşkın tek tip olmadığını vurgulamıştır. Aşkın pek çok uzman tarafından farklı sınıflandırılması yapılmış olsa da Lee, Yunanca sözcüklerle adlandırılan ve ilk üçünün birincil ve diğer üçünün ikincil olduğunu belirttiği 6 aşk tipi belirlemiştir. Bunlar, tutkulu aşk (Eros), arkadaşça aşk (Storge), oyun gibi aşk (Ludus), sahiplenici aşk (Mania), mantıklı aşk (Pragma) ve özgeci aşk (Agape)’tır.

Birincil aşk tipleri

Lee’nin birincil sınıflandırmasına göre Tutkulu aşk (eros), güçlü bir fiziksel çekimle başlayan aşktır. Bu aşk tipi, sevecenlik, iletişimde açıklık, ilişkide güvende olma, tutku ve ilişkiye güvenli bağlanma ile ilişkilidir. Arkadaşça aşk (storge), ihtirasa değil benzerliğe, birbirini gözetmeye ve ilgileri paylaşmaya dayanan, arkadaşlığın ön planda olduğu, zamanla gelişen aşk biçimidir. Oyun gibi aşk (ludus) ise aşkın oyun ya da keyifli bir yaşantı olarak algılandığı aşk biçimidir. Bu aşk tipi, bağlayıcılığı düşük, eğlencesi ön planda, cinselliğin ve tutkunun önemli olduğu, yoğun duygusallıktan yoksun, kısa süreli ve çok eşliliğe açık bir ilişki türüdür.

İkincil aşk tipleri

Lee, birincil sırada bulunan  üç aşk türünün bir araya getirilmesinin ikincil aşk tiplerini oluşturduğunu belirtir. Buna göre, Sahiplenici aşk (mania), ‘tutkulu aşk’ ve ‘oyun gibi aşk’ türlerinin biraraya gelmesiyle ortaya çıkar. Kıskançlık, güvensizlik ve sahipleniciliğin hakim olduğu bu aşk türünde yoğun duygular ön plandadır. Mantıklı aşk(pragma), ‘arkadaşça aşk’ ve ‘oyun gibi aşk’ türlerinin bir bileşimidir. Birlikte olunacak kişinin, eğitim, meslek, aile gibi bazı özelliklerinin önemli olduğu, ilişkinin uyumuna ve devam edeceğine, olumlu bir gelecek sağlayabileceğine inanılan aşk türüdür. ‘Tutkulu aşk’ ve ‘Arkadaşça aşk’ın bir araya gelmesiyle ortaya çıkan Özgeci aşk’ta (agape) ise kişi aşkı bir görev gibi görür. Bu aşk tipinde kişi karşısındakini kusurlarına rağmen sever; bağlayıcı ve destekleyicidir.

Aşk ve duygular

Aşka ilişkin bilimel veriler, aşık olmanın olumlu duygularla bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bu doğrultuda araştırma sonuçları, aşkı mutluluk, memnuniyet ve doyum gibi olumlu duygularla ilişkilendirmiş ve aşkın kişinin iyi oluş halini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğunu göstermiştir.

Peki aşkın olumsuz duygularla ilişkisi nedir?

Lee’nin çok boyutlu aşk biçimleri düşünüldüğünde, bazı aşk tiplerinin mutsuzluk, endişe, korku gibi olumsuz duygularla ilişkili olduğu düşünülebilir. Bu düşünceden hareketle Prof. Esin Tezer’le birlikte başlattığım bir çalışmada, gerçekten de bazı aşk tiplerinin olumsuz duygularla ilişkili olduğu sonucuna ulaştık.  Yaptığımız araştırmada, Lee’nin aşk tiplerini göz önünde bulundurduğumuzda, sahiplenici aşk ve özgeci aşk’ın olumsuz duygularla ilişkili olduğu ortaya çıktı. Öte yandan sonuçlar, olumsuz duygular arttıkça tutkulu aşk’ın azaldığını gösterdi. Genel olarak bilinen bilimsel bir gerçek, tutkulu aşk’ın memnuniyet ve umutsuzluğun, heyecan ve korkunun aynı anda yaşanması süreci olmasıdır. Yani tutkulu aşk, sadece olumlu duyguları içermeyip, aynı zamanda huzursuzluk yaratan duyguları da barındırmaktadır.

Sahiplenici ve özgeci aşk’ın, olumsuz duygularla ilişkisi, her iki aşk biçiminin tanımlarına bakıldığında mantıklı gelecektir. Örneğin, sahiplenici aşk, kıskançlık, güvensizlik ve sahiplenme gibi yoğun duyguların yaşandığı bir aşktır. Zaten Lee, aşk kuramına ilişkin genel değerlendirmesinde de, aşk ilişkisinin zaman zaman baskın ya da bencil olabileceği ve olgunlaşmamış aşkın, partnerini fazlasıyla sahiplenme ve ego-merkeziyetçilik özelliklerini gösterdiğini söyler.  Benzer olarak, yapılan çalışmalarda, özgeci aşk olumsuz kavramlar ve kişilik özellikleri ile ilişkilendirilen aşk tiplerindendir. Örneğin, özgeci aşkkompulsif ve bağımlı kişilik özellikleri ile; aynı zamanda kıskançlık, geçimsizlik gibi olumsuz duygularla ilişkilidir.

Aşkın çok boyutlu olması, birçok aşk tipini ve farklı özellikleri beraberinde getiriyor. Dolayısıyla “aşk” kavramının her zaman sadece olumlu özelliklerle ilişkili olduğunu düşünmek pek de doğru bir yaklaşım değil. Aşk tiplerine özgü davranış ve tutumlar, olumlu ve olumsuz duyguların belirleyicisi olarak karşımıza çıkıyor. Buna rağmen, aşk ve tipleri tartışmaya açık, ancak büyüleyici bir konu olarak uzun süre daha hayatımızda ve psikoloji alanında yer etmeye devam edecek.