Şefkat

Siz hiç karaciğerinizle gülümsediniz mi ? Ya da gülümsemenizi karaciğerinizde hissettiniz mi? Kulağa tuhaf gelebileceğinin farkındayım. Bir şans vermek için bu fikre biraz yakından bakabiliriz.

Ye, Dua Et, Sev (Eat, Pray, Love) isimli filmde geçen meditasyon yönteminde dişsiz bilge Ketut Liyer der ki “Gözünü kapat ve gülümse. Yüzünde hisset gülümsemeyi. Sonra kalbinde gülümse. Ve en son karaciğerinde gülümseyerek tüm negatif enerjiyi temizle.”
Karaciğerin vücuttaki işlevini düşünürsek: yiyecekler, ilaçlar gibi dışarıdan vücuda alınan ve bu yolla vücuda giren zararlı atıkların sindirim sistemindeki kalıntılarını temizlediğini ve kendini yenilediğini, iyileştirdiğini söyleyebiliriz. Peki, biz sadece yemekler ve ilaçlar nedeniyle mi toksin üretiyoruz?

Ya düzenleyemediğimiz, savaştığımız, kaçtığımız, bastırdığımız duygular? Öfke, kırgınlık, stres bunların yaydığı zehre ne olacak? Ya tekrar tekrar kendimize söylediğimiz o eleştirel, mükemmeli isteyen, memnun olmayan, çarpık düşüncelere sahip seslerin yarattığı içsel toksinlerle ilişkimiz nasıl?

Bu durumda karaciğerimizdeki gülümseme ile onun üzerinde biriken olumsuz duyguları filtreleyebilir,

Gülümsemeyle hem kendi içimize hem de dışarıya mutluluk ve nezaket yayabilir,

Beyine “her şey yolunda” mesajı verebilir ve sinir sistemimizi kendimiz düzenleyip sakinleştirebiliriz.

Denemeye var misiniz? Size sevgi, şefkat ve anlayışla gülümsüyorum.

Dr. Didem Kepir Savoly, Psikolojik Danışman

*Fotoğraf dünyanın kalp çakrası olarak geçen Macaristan’da bulunan Dobogókő kasabasında çekilmiştir.