3 yıl önce bir Pazar günüydü…
Çalan telefonuma nihayet kapanmadan yetiştiğimde arayanın sevgili Dekanım Prof. Dr. Şirin Karadeniz olduğunu heyecanla görmüştüm. 8 yaşındaki oğlumla Pazar günümü nasıl geçirmeyi planladığımı soruyordu… Bunun bir kahvaltı yada akşam yemeği daveti olmadığını çoktan anlamıştım. E öyle ya, ben bir anne ve bir eğitimciydim ve elbette bir eğitime davet edilecektim…
Kabul ettiğim en güzel davetlerden biriydi o…
bir pazar kahvaltısından çok daha özel…
Çocuklarımızı herhangi bir etkinliğe götürdüğümüzde, kenarda bitmesini bekleyen annelerdendik bizde. Bazen telefonla, bazen elimizde bir kitapla geçirirdik o 1-2 saati. Amacımız elbette çocuğumuz öğrensin, çocuğumuz eğlensindi. Peki ya biz? Şirin hocamla konuşurduk karşılıklı, bir eğitim hayal ederdik, ebeveyn-çocuk senkron bir eğitim…
Çocuklar eğlenip öğrenirken yaş grubuyla, annelerde eğlenip öğrenmeliydi kendi yaş grubuyla…
Bu proje o düşüncenin eseriydi o Pazar günü…
Garanti Bankası ve Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi arasında planlanan, çocuklara yönelik bir eğitimin pilot çalışmasıydı o pazar…
20 çocuk Garanti Bankası Genel Müdürlük binasında kodlama öğrenirlerken, onları etkinliğe getiren ebeveynlerle söyleştik bizde…
Adına da ‘dijital çağda ebeveyn olmak’ dedik önce… Sonra baktık ki aslında yaptığımız şey ‘kodlama’ bizimde.
Zihinlere ilişki kodlama…
Nasıl mı?
Hadi şimdi aklınıza ‘anne’ kelimesini getirin ve zihninizdeki ‘anne’ imgesini (yani resmini, yani psikolojik anlamıyla şemasını, teknolojik anlamıyla kodunu) canlandırın…
Peki aklınıza bir ‘canavar’ gelse ya da bir ‘mikrop’, zihninizde ne canlanır?
(Hanımlara göre domestos reklamlarındaki yeşil karakter J)
Niye?
Siz hiç bir canavarla ya da bir mikropla karşılaştınız mı?
Hayır…
Ama kodlarız zihnimize..
Yani resimler ve imgeler oluşur.
Tamda budur işte zihnimize ‘ilişki’ kodlamak. Öğretebilmeniz için öncelikle öğrenmeniz, bilmeniz gereklidir.
Sevgiyi almadan veremediğiniz gibi.
Kendi içinizdeki çocuk ağlarken sizin ağlayan çocuğunuza yeteri kadar temas edemeyeceğiniz gibi…
İşte bu kelimelerle çıktık yola.
İlk yıl Bahçeşehir Kolejlerinde gerçekleşen eğitimler sonraki yıllarda daha fazla anlam kazanmıştı.
Çünkü biz sosyo-ekonomik düzeyin ve eğitim seviyesinin daha düşük olduğu kasabalarımıza köylerimize gider olmuştuk. Her akademik dönemde seçilen 7 bölgemizden 7 ilimize…
Bugün bu amaçla Niğde’deydik.
Geçen hafta Amasya,
Ondan önce Isparta…
Haftaya Mardin…
Ve Erzurum ile tamamlıyoruz bu yılı…
Bu süreçte canım Anadolu’mun, canım velileriyle tanışmama vesile olan Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Şirin Karadeniz’e ve Garanti Bankasına şükranlarımı sunarım…