Yarın karne günü…
Heyecanla başladığımız dönemi bitiriyoruz.
Sadece çocuklar mı? Ebeveynler de heyecanla bekliyor bu günü. Hatta çocukların beklediği tatilken ebeveynlerin beklediği başarı ölçütü olan karneler…
Oysa karne ne demek? Karne bir belge demek, karne rapor demek ve bir kanıt demek.
Karne notlarının iyi olmasını hepimiz istemez miyiz
Peki ya beklediğimizin altında olursa?
İşte tamda burada durup bir düşünmeliyiz.
Çocuğumuza karnede aldığı notlardan dolayı vereceğimiz bir tepki aslında ‘koşul’ demek. Oysa biz çocuğumuzu ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olduğu için mi seviyoruz? Yanı, bir koşula mı bağlı sevgimiz.
Eskilerin bir lafı var, atsan atılmaz satsan satılmaz. Bu aslında bize çocuğumuzu ‘koşulsuz sevme öğretilerinden’ biri değil midir.
O halde neden çocuğumuzu karne ile değerlendiririz ki.
Bilmeliyiz ki, ‘karnesi kötü olan çocuğa tepki vermek kadar, karnesi iyi olan çocuğa ödül vermekte yanlıştır…
Çocuğumuz her koşulda bizim… onun başarısı kadar başarısızlığı da bize ait… Oysa biz kendimizde aramayıp çocuğumuzda buluruz tüm kusurları…
Hadi hep beraber sunu yapalım… Yarın karnesiyle gelen çocuğumuza karnesindeki notlara bakmaksızın sarılıp, bu dönemi gereklilikleriyle yada eksiklikleriyle tamamlamış olduğu için onu tebrik edelim. Karnenin onu sevmemiz ve kabul etmemiz için bir gerekçe olmadığını ve onun bizim çocuğumuz olmasından dolayı ne kadar gurur duyduğumuzu ona hissettirelim.